12 Ekim 2011 Çarşamba

Nöronlar ve Aksiyon Potansiyeli

Nöronlar ve
Aksiyon Potansiyeli

Nöronlar ve
Aksiyon Potansiyeli
Nöronlar (sinir hücreleri) ister duyu veya motor
isterse küçük veya büyük olsunlar, hepsi benzer
elektriksel ve kimyasal aktivitelere sahiptir. Nöronlar
bir kurumda çalışan bireylerin karar alma süreçlerinde
birlikte ve birbirleriyle yarışarak çalışmalarına benzer
şekilde, sinir sisteminin tüm durumlarını düzenlemek
için hem birlikte çalışırlar hem de birbirleri ile
yarışırlar. Aksonların gönderdiği kimyasal sinyaller
dendritlerce alınıp elektriksel sinyallere dönüştürülür
ve sinyalin gideceği yere iletilip iletilmeyeceğine karar
vermek üzere tüm diğer sinapslardan gelen elektriksel
sinyallere eklenir veya onlardan çıkarılır. Daha sonra
elektriksel potansiyeller, akson boyunca komşu nöronun
dendritleri üzerinde bulunan sinapslara doğru iletilirler
ve bu süreç aynen tekrarlanır.
Spinal motor nöron Piramidal hücre Beyincikteki Purkinje hücresi
Hücre Gövdesi
Hücre Gövdesi
Hücre Gövdesi Akson
Akson Akson
Dinamik nöron
Son bölümde anlattığımız gibi bir nöron dendritlerden,
bir hücre gövdesinden, bir akson ve sinaptik
sonlanmalardan oluşur. Bu yapılanma onun
fonksiyonlarının sinyallerin alınması, birleştirilmesi ve
iletilmesi şeklinde alt bölümlere ayrıldığını gösterir.
Kabaca söylemek gerekirse dendritler sinyalleri alır,
hücre gövdesi birleştirir ve aksonlar iletir. Aksonların
bilgiyi sadece bir yönde iletmeleri nedeniyle bu durum
polarizasyon olarak adlandırılır.
3 farklı tip nöron.
Dendritler Hücre Gövdesi Akson Sinaps
Alma Birleştirme İletme
Bir nöronla ilgili temel kavramlar.
Herhangi bir yapı gibi bu yapı da bir bütünlük taşımak
zorundadır. Nöronların yağsı maddeler içeren en
dıştaki hücre zarları, aksonlar ve dendritler içine
uzanan tübüler ve ipliksi protein çubuklarından oluşan
hücre iskeletinin etrafını sarar. Bu yapı, birazcık
tübüler iskeletin üzerine örtülerek gerilmiş bir çadıra
benzer. Bir nöronun farklı kısımları, kendisinin ve
komşularının aktivitesini yansıtacak şekilde bir
yeniden düzenlenim süreci ile sürekli hareket
halindedir. Dendritler yeni bağlantılar oluşturarak ve
daha önce olanları ortadan kaldırarak şekillerini
değiştirirler, aksonlar ise nöronların birbirleri ile
mücadelelerinde diğerlerine karşı biraz daha yüksek
sesle veya biraz daha yumuşak konuşmak (iletişim
kurmak) için yeni sonlanmalar oluştururlar.
Dendritik dikenler, bir nöronun dendritlerinden çıkan
küçük yumrulardır. Bunlar sinapsların bulunduğu noktalardır.
4
Nöronların içinde pek çok iç bölmeler vardır. Bunlar,
çoğunlukla hücre gövdesinde üretilen ve hücre iskeleti
boyunca taşınan proteinlerden oluşur. Dendritlerden
çıkan küçük yumrular dendritik dikenler olarak
adlandırılır. Bunları, dendritlere ulaşan aksonların
bağlantılarının çoğunu yaptıkları yerlerdir. Dikenlere
taşınan proteinler, nöronlarla ilgili bağlantıların
oluşturulması ve sürekliliğinin sağlanması için önemlidir.
Bu proteinler, sürekli devir halindedirler ve işlerini
bitirenler yenileri ile değiştirilirler. Bütün bu aktiviteler
için enerjiye ihtiyaç vardır ve hücre içinde bütün
faaliyetlerin yapılmasını sağlayan enerji fabrikaları
(mitokondriler) bulunur. Akson son uçları büyüme
faktörleri (growth faktörler) olarak adlandırılan
moleküllere de yanıtta bulunurlar. Bu faktörler, hücre
içine alınır ve nöronal genlerin ekspresyonunu
etkiledikleri ve böylece yeni proteinlerin üretileceği
hücre gövdesine taşınırlar. Bu faktörler, sinirin daha
uzun dendritler oluşturmasını sağlayabilir veya onun
biçimi veya fonksiyonunda diğer dinamik değişiklikler
oluşturabilirler. İnformasyon (bilgi), besin maddeleri ve
haberciler sürekli hücre gövdesine ve oradan dışarıya
taşınır.
Sinyal alma ve iletilmesine karar verme
Hücrenin sinyalleri alan tarafında bulunan dendritler,
diğer hücrelerden gelen aksonlar ile çok yakın temas
halindedir ve bunların her biri yaklaşık olarak metrenin
20 milyarda birine eşit aralıklarla birbirlerinden
ayrılmışlardır. Bir dendrit bir, birkaç veya binlerce
başka nöronla değme halinde olabilir. Bu bağlantı yerleri,
klasik Yunanca’da “kenetlenmek- el ele tutuşmak”
anlamına gelen kelimeden türetilerek sinaps olarak
adlandırılmıştır.
Serebral korteksteki hücrelerin üzerinde bulunan
sinapsların pek çoğu belli belirsiz olan sinyalleri
araştıran küçük mikrofonlar gibi dendritler üzerinden
çıkan dendritik dikenler üzerine konumlanmıştır. Bu
değme noktalarında sinir hücreleri arasındaki iletişim
sinaptik iletim olarak adlandırılır ve gelecek bölümde
anlatacağımız bir kimyasal süreci kapsar. Dendrit, akson
tarafından gönderilen ve kendisi ile akson arasındaki
boşluk boyunca hareket eden kimyasal habercilerden
birisini aldığında dendritik dikenlerde minyatür elektrik
akımları kurulur. Bu akımlar genellikle hücre içine
yönelen ve uyarma (eksitasyon) olarak adlandırılan veya
hücreden dışarıya doğru akabilen ve engelleme
(inhibisyon) olarak adlandırılan etkileri oluşturan
akımlardır. Bütün bu pozitif ve negatif akım dalgaları
dendritlerde toplanırlar ve hücre gövdesine doğru
yayılırlar. Bu akımlar çok büyük aktivite oluşturacak
şekilde birbirine eklenmezlerse sonunda yok olurlar ve
bundan başka bir şey olmaz. Bununla birlikte, bu akımlar
eşiği aşacak büyüklüğe ulaşırlarsa bu durumun
gerçekleştiği nöron, diğer nöronlara bir mesaj
gönderecektir.
Böylece, bir nöron gelen sinyalleri sürekli toplayan ve
çıkaran bir minyatür hesaplayıcı gibi davranır. Onun
toplayıp çıkardıkları diğer nöronlardan aldığı
mesajlardır. Bazı sinapslar, uyarma (eksitasyon)
diğerleri ise engelleme (inhibisyon) oluştururlar. Bu
sinyallerin duyum, düşünme ve hareketin temellerini
nasıl oluşturabildiği, büyük ölçüde sinirlerin içinde
bulundukları ağa bağlıdır.
Aksiyon potansiyeli
Bir nöronda oluşan sinyalin diğerine iletilmesi için
öncelikle akson boyunca ilerlemesi gerekir.
Nöronlar bunu nasıl yaparlar?
Yukarıdaki sorunun cevabı fiziksel ve kimyasal
gradyentlerde saklı olan enerjilerin kullanımına ve bu
kuvvetleri etkili bir biçimde eşleştirmeye bağlıdır.
Nöronların aksonları, aksiyon potansiyeli
olarak adlandırılan elektriksel pulsları iletir. Bu pulslar,
bir ip boyunca ilerleyen bir dalgada olduğu gibi sinir
lifleri boyunca ilerler. Bunun gerçekleşme nedeni, akson
zarında bulunan ve elektrikle yüklü iyonların geçmesine
izin vermek üzere açılıp kapanabilen iyon-kanallarıdır.
Bazı kanallar sodyum (Na+) iyonlarının geçmesine izin
verirken diğerleri potasyum (K+) iyonlarının geçmesine
izin verir. Kanallar hücre zarının elektriksel
depolarizasyonuna yanıt olarak açıldığında Na+ veya K+
iyonları, hücrenin içi ve dışındaki kimyasal ve elektriksel
gradyentleri terslendirecek şekilde bir akı oluştururlar.
5
Aksiyon potansiyeli
Aksiyon potansiyeli hücre gövdesinde başladığında ilk
önce açılan kanallar Na+ kanallarıdır. Sodyum iyonları
aniden hücre içine girmeye başlar ve milisaniyeler
içinde yeni bir denge kurulur. Hücre zarının iki tarafı
arasındaki potansiyel farkı bir anda 100 mV’a kadar
değişir. Zar potansiyeli, hücre içinde negatif (yaklaşık
-70 mV) olduğu değerden pozitif (yaklaşık + 30 mV)
olan bir değere değişir. Bu değişim K+ kanallarını açar,
neredeyse Na+ iyonlarının hücre içine akışındakine
yakın bir hızla potasyum iyonlarının hücre içinden
dışına akımını tetikleyerek içerdeki zar potansiyelinin
tekrar başlangıçtaki negatif değerine dönmesine
neden olur. Aksiyon potansiyeli, evinizdeki lambayı
açıp kapamanızdan daha kısa sürede olup biter.
Dikkate değecek kadar az iyon bunu oluşturmak üzere
hücre zarından geçer ve sitoplazma içindeki Na+ ve K+
iyonlarının konsantrasyonları, aksiyon potansiyeli
sırasında önemli ölçüde değişmez. Bununla birlikte,
uzun dönemli etkinliklerde bu iyonlar, görevi daha çok
sodyum iyonlarını dışarı atmak olan iyon pompaları ile
dengede tutulur. Bu durum, küçük bir sızıntıdan dolayı
teknesine su dolan bir yelkenlinin batmadan su
üstünde kalabilmesi için içeri giren suyun bir kovayla
boşaltılmasına benzetilebilir.
Aksiyon potansiyeli karmaşık olmakla birlikte
elektriksel bir olaydır. Sinir lifleri, yalıtılmış
tellerden çok daha az verimli olsa bile, elektriksel
iletkenlere benzer bir davranış gösterir ve böylece
bir noktada ortaya çıkan bir aksiyon potansiyeli, aktif
ve ona bitişik dinlenim durumundaki hücre zarları
arasında başka bir voltaj gradyenti yaratır. Böylece,
aksiyon potansiyeli sinir lifinin bir ucundan diğer
ucuna doğru yayılan bir depolarizasyon dalgası
şeklinde aktif olarak iletilmiş olur.
Aksiyon potansiyeli iletimini anlamanıza yardımcı
olabilecek benzer bir durum, bir ucu yakıldıktan sonra
parlayan bir havai fişek boyunca açığa çıkan enerjinin
yayılmasında görülür. İlk tutuşma, çok hızlı lokal
kıvılcımların aktivitesini tetikler (bu aksiyon
potansiyelinin oluştuğu yerdeki aksonda içeri ve dışarı
iyon akışına eşdeğerdir), fakat havai fişeğin parıldama
dalgasının bir baştan bir başa ilerlemesi çok daha
yavaşça olur. Sinir liflerinin bu müthiş özelliği, yorgun
zarın impuls oluşturma yeteneğini yeniden kazandığı
çok kısa bir sessizlik döneminden (refraktör dönem)
sonra, akson zarını yeni aksiyon potansiyelleri
oluşturmak için hazırlar.
Bu bilgilerin pek çoğu, bazı deniz canlılarında bulunan
çok büyük nöronlar ve bunların aksonları kullanılarak
yürütülen harika deneysel çalışmaların sonucunda 50
yıldan beri bilinmektedir. Bu nöronlara ait büyük
boyutlu aksonlar, bilim adamlarının elektriksel voltaj
değişimlerini ölçmeleri için onların içine küçücük
elektrotlar yerleştirmelerine olanak sağlamıştır.
Günümüzde, çok küçük bir zar parçasına ait voltajın
veya akımın belli bir değere kenetlenmesi (patchclamping)
olarak adlandırılan modern elektriksel
kayıtlama tekniği, sinirbilimcilere bütün nöron
tiplerindeki bireysel iyon kanallarından geçen iyon
hareketlerini inceleme olanağı sunmakta ve böylece
beynimizde olana benzer şekilde oluşan bu akımların
çok hassas ölçümlerini olanaklı kılmaktadır.
Aksonların yalıtımı
Bir çok aksonda, aksiyon potansiyeli yayılması oldukça
hızlı olmakla birlikte çok hızlı değildir. Diğerlerinde
ise aksiyon potansiyeli sinir boyunca sıçrayarak ilerler.
Bu ikinci durum, miyelin kılıfı olarak adlandırılan ve
Araştırmada Gelinen Son Nokta
Yukarıdaki sinir lifleri (aksonlar mor renkle gösterilmiştir),
onları çevrelerinden elektriksel olarak yalıtan Schwann
hücreleri (kırmızı) ile sarmalanmıştır. Renkler, yeni bulunan
bir protein kompleksini gösteren floresan ışık yayan
kimyasallardır. Bu protein kompleksinin bozulması kas
zayıflığına götüren kalıtsal bir hastalığa neden olur.
glial hücre zarlarının yayılmasıyla oluşan bir yağ
tabakasının, yalıtıcı örtü şeklinde aksonların etrafını
sarmalarıyla ortaya çıkar. Yeni araştırmalar, bizlere
miyelin kılıfını oluşturan proteinler hakkında bilgi
sağlamaktadır. Bu kılıf, iyonik akımların aksonda yanlış
yerden sızmasını engeller, fakat glial hücreler
aralarında küçük boşluklar bırakırlar. Aksondaki Na+ ve
K+ iyon kanalları bu boşluklarda yoğunlaşırlar. Kümelenen
bu iyon kanalları sinir boyunca sıçrayarak ilerleyen
aksiyon potansiyellerini güçlendiren ve devamlılığını
sağlayan amplifikatörler gibi işlev görürler. Bu çok hızlı
gerçekleşebilir. Gerçekte, miyelinli sinirlerde aksiyon
potansiyeli 100 m/s hızla ilerleyebilir.
Ne kadar sıklıkla oluşursa oluşsun aksiyon potansiyelinin
büyüklüğü değişmez ve kendine özgü ya hep ya hiç
karakteristik özelliğine sahiptir. Böylece, bir hücrede
bir uyaranın şiddeti ve süresinin kodlanabilmesi yalnızca
aksiyon potansiyellerinin frekansındaki değişimle
başarılabilir. Çok verimli aksonlar, saniyede 1000
aksiyon potansiyeli oluşturabilecek kadar yüksek
frekanslı impulsları iletebilirler.
Alan Hodgkin ve Andrew
Huxley, sinir impulsu iletim
mekanizmalarını ortaya
çıkarmaları nedeniyle Nobel
Ödülü kazandılar. Bu bilim
adamları, Plymouth Deniz
Biyolojisi Laboratuarında
yaptıkları çalışmalarında
mürekkep balığı “dev aksonunu”
kullandılar.
İnternet bağlantıları: http://psych.hanover.edu/Krantz/neurotut.html
6 http://www.neuro.wustl.edu/neuromuscular/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder