27 Mayıs 2011 Cuma

Basillus Thuringiensis ve Sivrisineklere Etkisi

Bacillus thuringiensis ve Sivrisineklere Etkisi

ADÜ Parazitoloji ABD Yüksek Lisans Öğrencisi

Canberk KOÇ

İçindekiler

Basillus thuringiensis. 2

B. thuringiensis Kristal Toksinlerinin Yapıları 3

Membran Bağlanma Yapıları 5

Toksinlerin Sivrisineklere Etkisi 6

B. thuringiensis Kullanımının Artıları ve Eksiler 8

Sivrisineklerin Taşıyabileceği Hastalıklar 9

KAYNAKÇA.. 11


Basillus thuringiensis

Bacillus thuringiensis (BT) gram pozitif, aerobik bir toprak bakterisi olup sporlanırken ürettiği delta-endotoksin olarak da bilinen kristal proteinler (Cry) sayesinde kristal proteinin türüne bağlı olarak farklı Diptera alttürleri ile mücadelede kullanılır. B.cereus ve anthrax hastalığına neden olan B.anthracis ile yakın akraba olup temel olarak plazmid farkları ile ayırt edilirler. Sporulasyon sırasında özellikle Lepidoptera (kelebekler), Coleptera (kınkanatlılar) ve Diptera (iki kanatlılar,sinekler) takımı böcekler üzerinde toksik etki gösteren bir ya da daha fazla inklüzyon cisimcikler üretmeleri ile B. cereus’dan ayrılır. Bu kristal inklüzyonlar monomerik yapıdaki 130–140 kDa ağırlığındaki proteinlerden oluşurlar. Proteolitik enzimler tarafından inklüzyonların parçalanması sonucunda daha küçük toksik proteinler (delta endotoksinler) açığa çıkar. Bunlar suşlar arasında çeşitlilik gösterirler fakat çoğu durumlarda B. thuringiensis suşları delta endotoksinlerin karışımını içeren inklüzyonlar üretirler. Diğer alttürleri gibi endospor üretme yeteneğine sahiplerdir. ( bu da aynı kaynaktan yani 1) B. thuringiensis suşları yaklaşık 2,4 ile 5,4 milyon baz çifti uzunluğunda bir genoma sahiptirler. Büyüklükleri 2–272 kb arasında olan 2 ile 11 tane plazmit taşımaktadırlar ve insektisidal proteini kodlayan genler bu plazmitler üzerinde yer almaktadır. Büyük ve küçük plazmitler üzerinde bulunan Cry genlerinin etrafında çok sayıda hareketli bölgeler bulunmaktadır. Bu plazmitler konjugasyon benzeri mekanizmalar ile bir B. thuringiensis’den diğerine kendiliğinden transfer olma yeteneğine sahiptir.

Bacillus thuringiensis suşları toprak, depolanmış ürünler, böcek ölüleri, tahıllar, tarımsal topraklar, farklı bitki ve sucul çevreler gibi çok farklı ortamlardan izole edilebilirler.

Cry4 ve Cyt Genleri

Kristal protein genlerinin cry4 sınıfı, Diptera takımına özgü kristal protein genlerinin oldukça heterojen bir grubundan oluşur. B.thuringiensis subsp. israelensis suşunda bulunan 72 MDa büyüklüğündeki plazmitten izole edilen cry4A, cry4B, cry4C ve cry4D genlerinin kodladığı proteinler sırasıyla 135, 128, 78 ve 72 kDa ağırlığındadır. Bu proteinler 27 kDa ağırlığındaki Cyt geninin ürünü ile birlikte yuvarlak yapılı kristallerde toplanırlar.

Kristal genler tarafından sentezlenen toksinlerinin moleküler büyüklüğü ve konak özgünlüğü aşağıda görülmektedir.

Cry toksinleri Diptera’nın yanı sıra Lepidoptera, Coleoptera, Hymenoptera ve Nematodlara karşıda etkilidir. İki önemli alttürlerinden kurstaki daha çok tarımda kulanılırken, israelensis sineklerde etkilidir. Bu yüzden BT biyolojik yöntemle mücadelede oldukça yaygındır. İnsekt Cry toksinleri sindirdiğinde sindirim bölgelerinde alkali Ph seviyesi ve bazı özel enzimler toksinleri aktive eder ve bu toksinler bağırsak membranına bir gözenek formunda sızar. Bu gözenek hücre yıkımına ve doğal olarak insektin ölümüne yol açar.

B. thuringiensis Kristal Toksinlerinin Yapıları

Cry toksinlerinin üç boyutlu yapıları, toksinlerin fonksiyonlarını anlamamızda önemli ölçüde katkı sağlamakla beraber aralarındaki yapısal farklılıkları anlamamıza da yardımcı oldu Bugüne kadar X-ray kristalografi yöntemi ile yedi toksin detaylı olarak incelendi: Cry1Aa (64), Cry1Ac (32, 108), Cry2Aa (127), Cry3Aa (109), Cry3Ba (45), Cry4Aa (12) ve Cry4Ba (11). Bu toksinler amino asit sekansları ve etki ettikleri insektler göz önüne alındığında önemli ölçüde farklıdır. Fakat hepsi oldukça benzer üç domain’li yapıdadır.

Domain I

Domain I ilk olarak Cry3Aa’da anlaşılmıştır. İçinde bir heliks yığınının etrafında toplanmış altı heliks yığını olmak üzere toplam yedi heliks yığını vardır. Bu dışarıda kalan heliksler amfifil yapıda olup polar yada yüklü tarafları genelde çözülmeye karşı korunmasızken hidrofil kısımları tipik olarak aromatiktir ve merkezde kalan heliksin etrafını sarar. Bu domain orta bağırsak zarına tutunmadan ve por oluşumundan sorumludur.

Domain II

Domain II antiparalel 3 beta pilili yapıdan oluşur. Bu yapıların Cry toksinleri arasında çok fazla değişkenlik göstermesi, toksin etkilerinin farklılıklarında önemli olduğunu gösterir. Cry2Aa ve Cry4Ba birbirinden oldukça farklı yapılardır. Bu domaindeki benzerlikler ise bağlanma bölgelerindedir.

Domain III

Domain III beta sandviç yapısında olup iki antiparelel beta-pilili yapıyı da içine alır. Bu domain toksinler arasında yapısal olarak benzerlik gösterse de bazı temel özellikleri ile farklılıklar gösterir. Mesela Cry1Ac N-acetylgalactosamine (GalNAc) adında kendisine özgü bir bağlanma reseptörü içerir.

Cyt Proteinleri

Cyt proteinlerin üç boyutlu yapısının incelenmesi sonucunda bir β-pilili tabakanın etrafına sarılmış, sarmal yapıda iki α-sarmal yapıyı taşıyan tek bir α- β bölgeden oluştuğu belirlenmiştir. Cyt proteinler yapısal olarak Volvariella volvacae mantarı tarafından üretilen volvatoksin A2 ile benzerdir.

Membran Bağlanma Yapıları

APN

APN (Aminopeptidaz N) sınıfı enzimler polipeptidin nötr amino asitlerini N’ ucundan keser. Oldukça fazla ve farklı işlevleri vardır fakat larva orta bağırsağında endopeptidazlar ve karboksipepdidazlarla birlikte proteinleri sindirmek için kullanılırlar.

ALP

ALP (Alkalin Fosfataz) bir Cry toksin reseptörü olarak tanımlanmıştır. ALP M.sexta ve H. Virenscens de Cry1Ac reseptörü olarak ve bizim için önemli olan Aedes aegypti’de Cry11Aa reseptörü olabileceği ilk çalışmalarda bulunmuştur. ALP proteini 65 kDa olup membrana GPI (Glycosylphosphatidylinisotol) çapası ile bağlanır. Bu çapa BBMV’de (fırçalı kenar zar vezikülleri) baskın protein olup tahminen membran proteinlerinin %15-20’sini oluşturur. İmmunoflorasan çalışmaları ALP’nin kör bağırsak ve arka bağırsakta yerleştiğini göstermiştir

GPI Çapası

GPI çapası (Glycosylphosphatidylinositol) Protein membrandan geçerken C’ ucundan bağlanarak geçişi gerçekleştiren bir glikolipittir.

Toksinlerin Sivrisineklere Etkisi

Bt. Alttürü olan israelensis (BTi), Aedes, Culex ve Anopheles cinsi sivrisineklerde oldukça zehirlidir. (Margalith and Ben-Dov, 2000). Bu bakteri Cry4Aa, Cry4Ba, Cry10Aa, Cry11Aa, Cyt1Aa ve Cyt2Ba toksinlerini içerir. (Berry et al., 2002). Yukarıda anlatıldığı gibi, sivrisineklerde etkili olan Cry11Aa, Cry4A ve Cry4B, lepidopteralarda etkili olan Cry1A ile benzer yapıda bulunur ve etkileride vektör üzerinde benzerdir.

Genel olarak endotoksinler ile muamele edilmiş yiyeceklerin tüketimi, Lepidoptera larvalarının beslenmesinin durmasına ve bağırsağın felç (paraliz) olmasına neden olur. Toksinlerin yüksek dozuyla beslenen larvalar genel bir felç olayı geçirir ve ölür. Toksinin yüksek dozlarda uygulanması sonucunda orta bağırsak epiteli parçalanır ve hızlı bir ölüm gerçekleşir. Daha düşük dozlarda ya da daha az duyarlı böceklerde, bağırsak hücrelerinin zarar görmesi normal bağırsak salgısının durmasında etkilidir ve bu olay da sporların açılmasına izin verir. Vejetatif hücreler daha sonra içeri girerek septisemiye neden olur ve ölüm gerçekleşir.

Sivrisineklerde kristal toksinler duyarlı larvalar tarafından sindirilirler ve alkaline bağırsak ortamında dağılırlar. 70 kDa Cry11Aa protoksin, bağırsağın uygun ortamında N-ucunda bulunan 28 artık amino asitten kurtularak 34 ve 32 kDa’luk iki parçaya ayrılır. Fakat bu parçalar birbirleriyle bağlantılıdır ve toksin etkilerini kaybetmezler. (Dai and Gill, 1993) (Yamagiwa et al., 2004). 130 kDa olan Cry4Ba protoksini de hem N ucundan hemde C-ucundan ayrılmalar ile 18 ve 46 kDa’luk iki proteine ayrılır. (Angsuthanasombat et al., 1993; Komano et al., 1998). Cyt toksinleri de protoksin olarak sentezlenir ve aktif olmak için her iki ucundan amino asit bırakırlar. (Armstrong et al., 1985, Gill et al., 1987; Li et al., 1996). Cyt2Aa, 32 amino asit N-ucundan 15 amino asit C-ucundan proteinaz K yardımı ile kopar ve hemolytic aktiviteli bir monomerik protein oluşur (Koni and Ellar, 1994).

Sivrisineğin orta bağırsak membranlarına reseptörlerin bağlanması

Cry toksinleri sivrisinek orta bağırsağında ki mikrovililerde bulunan spesifik protein reseptörlerine bağlanırken, Cyt toksinleri protein reseptörlerine ihtiyaç duymaksızın membran yağlarında delikler oluşturacak biçimde sızarlar ya da membranı direk yok ederler. (Butko, 2003).

Sivrisinek toksinleri olan Cry4A, Cry4B ve Cry11Aa domain II bölgesinde toksin etkilerini ve reseptör bağlanma bölgelerini bulundururlar. Cry4Ba Culex türünde toksin etki göstermezken Cry4Aa 3 bölgesinde oluşan mutagenensis ile Culex türlerine karşı da etkilidir. (Abdullah et al., 2003). Fakat bu 3 bölgenin birinci ve ikincisinde yaşadığı mutagenesis yüzünden de Aedes ve Anopheles türlerine karşı olan toksin etkisini yitirmiştir. (Abdullah et al., 2003). Yani domain II de bulunan bölgeler Cry toksinlerinin sivrisinek orta bağırsağına bağlanabilmesinde çok önemlidir.

Cry11Aa ve Cry4Ba toksinleri ve bağlanma proteinleri, Ae.aegypti larvalarının BBMV(fırçalı kenar zar vezikülleri)’sinde yapılan çalışmalarda 65 ve 62 kDa olarak tespit edilmişlerdir. (Buzdin et al., 2002). Çalışmalar Ae. Aegypti de 200, 100 ve 65 kDa olan üç reseptör proteininin Cry toksinleri sivrisinekler membranında tuttuğunu göstermiştir. Bu proteinlerden 100 ve 65 kDa olanları GPI tarafından membrana bağlanır. (Fernández et al., 2006). Ae. aegypti GPI-ALP proteini Cry11Aa’nın toksin etkisinide açığa çıkarır. Tüm bu bilgiler GPI-ALP reseptörünün Cry11Aa toksini için çok önemli olduğunu gösteriyor.

Anopheles quadrimaculatus’da, GPI’a bağlanan APN adında bir proteinin Cry11Ba için reseptör olduğu belirlenmiştir. Fakat aynı protein Cry4BA ve Cry11Aa da işe yaramaz (Abdullah et al., 2006).

Gördüğümüz gibi bir çok türde membrana bağlanma ALP yada APN yapısında olan GPI bağlayıcıları ile gerçekleşiyor. (Fernández et al., 2006; Abdullah et al., 2006).

B. thuringiensis Kullanımının Artıları ve Eksileri

BT’nin mekanik ( bataklık ve sulak alanları kurutma veya sazlık gibi bölgeleri yakma) ve kimyasal ( bazı gazlar ve diğer kimyasallar) gibi diğer mücadele yöntemleri ile kıyaslandığında bir çok artısı olmasının yanı sıra bazı dezavantajları da beraberinde getirir.

En büyük artısı spesifik olması ve insanlara veya diğer vahşi hayata zarar vermemesi olabilir. Ayrıca maliyet düşüklüğü de bir diğer büyük avantajı. İlk tesisten sonra kendi kendine üremesi ve devamlılığı, maliyeti düşürdüğü gibi uzun süreli etki etmesini de sağlar.

Sivrisineklerle mücadelede BT kullanımının eksilerine gelince, ilk akla gelen etki süresinin ilk tesiste oldukça uzun sürmesidir. Işığa fazla duyarlı olan Bt.’nin ortalama ışığa dayanabilme süresi bir haftadır. Hatta bazı alttürleri bir günden daha fazla dayanamayabilir. Etkili bir mücadele için öngörülen zaman üç yıldır. Akıcı ve kirli sularda etkisi çok zayıftır. Ayrıca iyi araştırma yapılmadan kullanımında çevre ekinlere, diğer yararlı insektlere etki ederek dolaylı yoldan zararlar verebilir. Bazı arı üreticileri, mevsim değişikliğinden dolayı yer değiştirirken bu bakteriler, arıların büyük çoğunluğunun ölümüne neden olabiliyor. Fakat eksileri çoğunlukla insan hatalarından kaynaklandığı için günümüzde iyi bir başlangıç çalışması ile minumuma düşürülebiliyor.

Sivrisineklerin Taşıyabileceği Hastalıklar

Son olarak sivrisineklerce taşınan virüs ve parazitlerin oluşturabileceği başlıca hastalıklar olan sarı humma, sıtma ve fil hastalığı konularını ele alalım.

Öncelikle sıtmadan bahsedelim. Sıtma (Maleria – İtalyanca “kötü hava”) dişi anofel sivrisineklerin sokması ile bulaşan bir hastalıktır. Etkeni plasmodium parazitleridir. Dört tipi vardır. P.vivax, P.ovale, P.maleria ve P. Falciparum. Sivrisinek midesinde oluşan kistler sokulan canlıya aktarılır. Bu parazitler öncelikle canlının karaciğerine gider ve burada yapısal bir değişikliğe de maruz kalarak çoğalır (şizogeni ile) ve binlerce yeni parazit (merezoid) karaciğer hücresinin (hepatositler) lize olmasıyla kan dolaşımına katılır. Burada ise olgun parazitin çoğalabileceği alyuvar hücrelerinin içine süzülerek orada çoğalır ve hücreyi lize ederek tekrar dolaşıma katılır. Hastalık dünya genelinde oldukça yaygındır. Yılda yaklaşık bir milyon kişinin ölümüne yol açar.

Sarı humma ise, flaviviridae ye bağlı sarı humma virüsü tarafından bulaşır. Bu hastalığı taşıyan sivrisinek cinsi Aedes aegypti’dir. Hastalık Güney Amerika ve Afrika’da görülür. Virüs taşıdığı 40-50 nm’lik RNA materyalini canlıda çoğaltarak çeşitli rahatsızlıklara neden olur. Siyahi insanlar bu hastalığa karşı doğuştan bağışıktırlar.

Fil hastalığı, Wuchereria bancrofti ve Brugia malayi adındaki ipliksi solucanların sivrisineklerce taşınması yoluyla bulaşan bir hastalıktır. Güney Amerika’da özellikle kuzey sahillerinde ve Brezilyanın bazı iç bölgelerinde, Afrika’da kuzey sahillerinde ve orta Afrikanın tamamında, Asya’da ise Çin, Vietnam ve özellikle Hindistan’da görülür. Bu hastalıkta lenf damarlarının tıkanması ile iltihap oluşur ve lenf deri altında birikmeye başlar ve deri aşırı derecede şişer.

KAYNAKÇA

- Babu M, Geetha M. "DNA shuffling of Cry proteins". Retrieved 2008-11-23.

- Dean D.H. ( October 1984)."Biochemical Genetics of the Bacterial Isect-Control Agent Bacillus thuringiensis:Basic Principles and Prospects for Genetic Engineering". Biotechnology and Genetic Engineering Reviews-vol.2,341-363.

- a b Madigan M, Martinko J (editors) (2005). Brock Biology of Microorganisms (11th ed.). Prentice Hall. ISBN 0-1....

Carlson, C. R., Caugant, D. A., Kolsto, A. B., “Genotypic diversity among

Bacillus cereus and Bacillus thuringiensis strains”, Appl. Environ. Microbiol.,

60: 1719-1725 (1994).

- Gonzales, J. M. Jr., Dulmage, H. T., Carlton, B. C., “Correlation between

spesific plasmids and δ-endotoksin production in Bacillus thuringiensis”,

Plasmid, 5: 351-365 (1981).

- Lereclus, D., Delecluse, A., Lecadet, M. M., “Diversity of Bacillus

thuringiensis toxins and genes”, Bacillus thuringiensis, an Environmental

Biopesticide: Theory and Practise, Cory, P.F., Bailey, J.S., Higgs, M.J., (eds.),

John Wiley and Sons Ltd., Chichester, 37-70 (1993).

- Carlton, B., “Development of genetically improved strains of Bacillus

ıhuringiensis”, Biotechnology for Crop Protection, Hadin, P., Mann, J.,

Hollingworth, R., (eds.), American Chemical Society, Washington, D.C., 260-

279 (1988).

- Mahillon, J., Resohazy, R., Hallet, B., “IS231 and other Bacillus thuringiensis

transposable elements: a Review”, Genetica, 93: 13-26 (1994).

- Apaydin, O., Yenidunya, A. F., Harsa, S. and Gunes, H., “Isolation and

characterization of Bacillus thuringiensis strains from different grain habitats

in Turkey”, World Journal of Microbiology & Biotechnology, 21: 285–292

(2005).

- Höfte, H., Whiteley, H. R., “Insecticidal Crystal Proteins of Bacillus

thuringiensis”, Microbiol. Rev., 53: 242-255 (1989).

- Glare, T. R. and O’Callaghan, M., “Bacillus thuringiensis: Biology, Ecology

and Safety”, John Wiley and Sons, Ltd., Chichester, New York, 1-40 (2000)

- Thomas and Ellar, 1983; Gill et al., 1987; Li et al., 1996; Promdonkoy and Ellar 2003

8 Mayıs 2011 Pazar

Basillus Thuringiensis

Bacillus thuringiensis
Bacillus thuringiensis fakültatif, anaerob, gram pozitif bir bakteridir. Genel özellikleriyle Bacillus cereus 'tan ayirt edilemez; tek fark Bt'in spor formuna dönüserek kristalize inklüzyonlar sentezleyebilmesidir. Sentezlenen bu maddeler özellikle Coleoptera, Diptera ve Lepidoptera sinifi omurgasizlara karsi zehirleyici etki gösterir. Bu inklüzyonlar farkli sekillere (protein kompozisyonuna bagli olarak piramidal, kübik, yuvarlak) sahip kristalize proteinlerdir. Bacillus thuringiensis için yapilan fenotipik siniflandirma bakterinin flagella antijenlerine göredir; ve ilk kez 1960'li yillarda bu yönde siniflandirma yapilmistir. 1998 yilinda yapilan degerlendirmede 67 alt tipinin oldugu belirlenmistir. Bacillus thuringiensis agiz yoluyla alindiktan sonra sivrisinek ve karasinek larvalarinda son derece etkili olabilen öldürücü bir toksin salgilar. Kimyasal maddelere karsi direnç gelismis populasyonlarda kullanilabilir. Çevrede kolaylikla parçalanabilir, bu nedenle periyodik olarak kullanimi uygundur. Beta endotoksin Bt'lerce üretilen isiya dayanikli bir nükleotidtir (adenin, guanin ve allaric asitten olusur). Beta endotoksinin etkinligi mide ortamindaki çözünürlügüne baglidir, proteolitik enzimler araciliginda ön toksin seklinde alinan madde etkinlik kazanarak toksik forma dönüsür. Epitel hücrelerde yikimlanmaya neden olur ayni zamanda dolasima geçerek septisemiye yol açar. Etki birbirini takip edecek sekilde farkli asamalarla gelisir; sporlanmis Bt insekt larvasi tarafindan alinir; kristalize yapi midede çözünür; proteazlar tarafindan etkin forma dönüstürülür; toksin mide epitel hücresinde özel reseptörlere baglanir; Hücre zarini geçer buna bagli olarak epitelde delik ve kanallar açar, sonuçta epitel hücresi yikimlanir; diger taraftan dolasima geçen toksin septisemiye neden olur, ki bu durum ölüm riskini de artirir. Hedef canli disinda Bt çesitli laboratuvar hayvanlari ve diger memelilere farkli uygulama yollariyla verilmis ve sonuçta zehirleyici ya da patojenik etkisinin olmadigi belirlenmistir. Laboratuvar ve saha çalismalarinda balik ve kuslar üzerinde de olumsuz etkisi görülmemistir. Ayni sekilde Bt'in birkaç istisna disinda insanlar için de zehirleyici olmadigi nadiren göz ve deri irkiltisine yol açabilecegi bildirilmistir. Bacillus thuringiensis beta endotoksin disinda farkli bazi maddeler de salgilayabilir; antibiyotik, enzim, metabolit ve toksin gibi; söz konusu bu maddeler de hedef ve hedef olmayan canlilarda etki olusturabilir. Bacillus thuringiensis genellikle suda eriyebilir toz yada granüller seklinde kullanilir. Özellikle kati formulasyonlari uygulandiklari suyun yüzeyinde kalir ve yaklasik 30 gün süreyle etken madde saliverir. Bunlarin etkinligi çevresel sartlardan (yagis, sicak gibi) fazlaca etkilenmez ve bu nedenle bu tarz formülasyon degisen ve sabit çevreler için de uygundur. Bu uygulama sekli küçük ölçekli isletmelerde de uygulanabilir niteliktedir, ayni sekilde ulasimi zor yerler için de uygundur. Açik alanlarda rüzgarin etkisi su yüzeyinden ürünün uzaklastirilmasina ve dolaysiyla etki kaybina yol açar. Diger taraftan kati sekildeki bu ürünler suda çözülmeyen formülasyonlardir, kirli sulardan etkilendiginden etkisinde azalma olusur, bu nedenle sadece temiz sularda kullanilabilir. Suda çözünebilir toz seklindeki formülasyonlar su ile karistirilir ve elle çalisan ya da farkli ekipmanlarla püskürtülür. Granüller de elle ya da portable ekipmanlarla insektlerin bulundugu yüzeye uygulanir. Kati formülasyonlar genellikle elle uygulanir, her 10 m 2 su yüzeyine dörtten fazla olacak sekilde rüzgarli uzaklasma riski olan yerlerde sudaki bitki ya da diger sabit objelere yapistirilirlar. Rutubetten korunarak serin yerlerde muhafaza edilmelidir.
Bacillus sphaericus
Bir baska bakteri de Bacillus sphaericus 'tur; ayni sekilde toksin üretir. Karakteristik yapisi Bt'e benzer ancak bu bakteri kirli sularda daha etkili olmasina karsin Bt temiz sularda daha etkindir. Karasineklere ya da Aedeslere karsi etkisizdir. Bacillus sphaericus genellikle Bt'den daha uzun etkilidir. Culex cinsi sivrisineklerin bulundugu kirli sular için uygun bir madde olarak düsünülür. Bazi ortamlarda kalinti riski daha azdir. Bu durum direnç yönüyle ve hedef olmayan canlilara etkisinin az olmasi yönüyle bir avantajdir. Bu bakteri ile ilgili arastirmalar devam etmekle birlikte bazi ürünler kullanima da sunulmustur. Saha denemelerinde pelet ve kati biçimindeki formülasyonlarinin sivrisinek larvalarina karsi 8 hafta üzerinde koruyucu etki sagladigi belirlenmistir. Granül, suda islanabilir toz ve eriyebilir konsantre formülasyonlari da vardir. Eriyebilir konsantre formülasyon dogrudan suyla karistirilir ve elle çalisan spreylerle uygulanir. Uygulama sirasinda tank zaman zaman çalkalanmalidir. Doz hedef canliya ve suyun tipine baglidir. Küçük miktarlarda ve durgun sulardaki Culexlere karsi süspansiyon tarzi uygulama 0,1-10 mg/m 2 oraninda yapilir. Kalici nitelikteki etkinlik en az 1-2 hafta ve en yüksek 2-3 ay devam eder. Büyük yüzeyler ve kirli sularda spreyleme 1-4 lt/ha seklinde yapilir.

7 Mayıs 2011 Cumartesi

Potential multiple sclerosis therapy could kill brain cells, study suggests

Researchers have discovered that some "protective" T-cells can kill neurons. This finding is significant because a specific type of T-cell therapy is being touted in the medical community as a potential treatment for MS and other autoimmune conditions.

Engineers patch a heart: Tissue-engineering platform enables heart tissue to repair itself

Engineering researchers have established a new method to patch a damaged heart using a tissue-engineering platform that enables heart tissue to repair itself. The breakthrough is an important step forward in combating cardiovascular disease, one of the most serious health problems of our day.

Filipino children in San Diego County at higher risk for Kawasaki disease, study finds

While children of all ethnicities can contract Kawasaki disease (KD), a study led by researchers in San Diego, California finds that Filipino children with KD are at a higher risk for inflammation of the blood vessels of the heart than those of other Asian and non-Asian backgrounds.